Biz Sizi Arayalım

divider

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)

separator

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)

/ 1 Comments /

Halk arasında bilinen adıyla mirastan mal kaçırma davaları, hukuk sistemimizde muris muvazaası davaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Muris muvazaası yada mirastan mal kaçırma davaları uzun yıllar süren, teknik hukuki bilgi gerektiren detaylı davalardır. Bu yazımızda muris muvazaasını , unsurlarını, genel olarak ortaya çıkışını, mirastan mal kaçırmanın tespitini, kimlerin dava açabileceğini ve muris muvazaası davasında zamanaşımı gibi konuları ele alacağız.

Her somut olay özellik göstereceğinden mutlaka hukuki destek almanız gerektiğini önemle hatırlatırız.

Muris muvazaasının unsurları şunlardır:

  • Görünürdeki işlem

  • Muvazaa anlaşması,

  • Mirasçıları aldatma amacı,

  • Gizlenen sözleşme

Muris Muvazaası ve Ortaya Çıkışı

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre  muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı ( niteliği ) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı ( niteliği ) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşınmaktadır.

ÖLÜNCEYE KADAR BAKIM VE MUVAZAA

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ise 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 611. maddesinde düzenlenmiş ve bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Diğer bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır

Diğer yandan ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

MURİSİN MAL KAÇIRMA AMACI

Ne var ki, muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık anlatımla, 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır. Bu nedenle bu tür uyuşmazlıkların çözümünde bakım borçlusuna yapılan temlikin gerçek yönünün, eş söyleyişle miras bırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması önemlidir. Bunun için de miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunup bulunmadığı, bakım borçlusu ve diğer mirasçılarla ilişkileri, murisin yaşı, sağlık durumu, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Mirastan mal kaçırma kastıyla ilgili detaylı yazımızı ve Yargıtay kararlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Muris Muvazaasında Zamanaşımı

Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre muvazaa iddiasına dayalı davaların da zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir.

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davasını Kimler Açabilir?

Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Mal Kaçırma Nasıl Tespit Edilir?

Miras bırakan kişinin(muris) sağlığında yaptığı her işlemin muvazaalı olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Bu nedenle de mirastan mal kaçırmaya konu olduğu düşünülen taşınmazların gerçekten danışıklı bir işlem sonucunda mı elden çıkarıldığı yoksa gerçek bir satış yada işlem iradesi olup olmadığı her somut olayda mahkemelerce denetlenmektedir.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için muris muvazaası hakkında karar verirken aşağıdaki kriterleri esas almak zorunludur;

-Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,

-Toplumsal eğilimleri,

-Olayların olağan akışı,

-Mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,

-Davalı yanın alım gücünün olup olmadığı,

-Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,

-Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgular.

Yüklü Miktarda Miras Bırakılması Durumunda Muvazaa

Mirasçı sıfatına sahip birçok kişi bu davayı açmadan önce mirastan mal kaçırma sayılmayan haller yada diğer deyişle muris muvazaası sayılmayan halleri araştırmaktadır. Yazımızda da belirttiğimiz gibi bu durum yüksek mahkeme tarafından belirlenen kriterlere göre belirlenmektedir. Yüklü miktarda mal varlığı bırakan murisin mal kaçırıp kaçırmadığıyla ilgili yerleşik hale gelmiş birçok Yargıtay içtihadı bulunmaktadır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2016/13078 Esas ve 2020/3358 Sayılı Kararı’nda;

…mirasbırakan …’ın ölümü ile geriye başka bir taşınmaz da bıraktığı noksanın ikmali yoluyla getirtilen tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Tespit edilen taşınmaz incelendiğinde, mirasbırakanın … no’lu meskenini tüm mirasçılarına bıraktığı, 29.06.2015 tarihinde davacılar ile davalıya intikal ettiği ve 07.07.2015 tarihinde üçüncü kişiye satıldığı…keşfen saptanmıştır.

Her ne kadar mirasbırakanın geriye malvarlığı bırakması tek başına mal kaçırma iradesi olmadığını göstermese de, davacı çocuklarından mal kaçırmak isteyen bir kişinin hiç mal bırakmama ya da malvarlığına oranla daha az miktarda bir mal bırakma eğilimi ile hareket edeceği hayatın olağan akışının gereğidir. Ne var ki, çekişmeli taşınmazın değeri de gözetildiğinde mirasbırakan tüm mirasçılarına azımsanmayacak miktarda mal varlığı bırakmıştır.

Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nin 190. ve 4721 Sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı taraf, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu kanıtlamalıdır.

Ne var ki, yukarıda yer verilen olgular, toplanan deliller, tanık ifadeleri ve özellikle mirasbırakanın geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bıraktığı birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini davacı tarafın kanıtladığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır…

Bakım ve Destek Nedeniyle Devredilen Taşınmaz 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1-1263 Esas ve 2019/603 Karar sayılı İçtihadında;

…Mirasbırakanın, davalının eşine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu yanında ileride kendisine de bakacağı düşüncesi ve güveniyle hareket ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim murisin ölmeden önce kendisine bakması için dava konusu taşınmazı davalıya sattığı bir kısım davacı tanıkları tarafından da dile getirilmiştir. Her ne kadar taşınmazın resmi akitteki değeri ile gerçek değeri arasında fark bulunmakta ise de salt bedeller arasındaki oransızlık muvazaanın varlığı için yeterli delil olmadığı gibi terekesinde başka taşınmazları bulunan mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmesi hâlinde bu taşınmazları da temlik edebileceği hâlde etmediği gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın temlikinin muvazaalı olmadığının kabulünü gerektirmektedir.

Diğer taraftan, temlik tarihinden sonra yatağa bağımlı halde yaşayan kayınpederine normal bir bakımın ötesinde bakım ve destek sağlayan davalının bu aşırı hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda yapılan temlikin ivazlı olduğunun kabulü gerekmektedir…

Muris muvazaası ve bu nedene dayalı tapu iptali ve tescil davalarındaki tecrübemizden yararlanmak, detaylı bilgi ve hukuki destek almak için 0216 428 54 54 nolu telefondan bizi arayabilirsiniz.

Av. Mesut Kavak

separator

Comments 1

Comments are closed

separator