Biz Sizi Arayalım

divider

KONAKLAMA YERLERİNDE HIRSIZLIK VE EŞYALARIN ZARAR GÖRMESİ

separator

KONAKLAMA YERLERİNDE HIRSIZLIK VE EŞYALARIN ZARAR GÖRMESİ

/ 0 Comments /

Güvenlik tedbirleri, gelişen teknolojiyle birlikte çağın gereksinimlerine ayak uydurmaya çalışmaktadır. Ancak bu gelişime rağmen güvenlik tedbirleri çoğu zaman yetersiz kalmakta ve hırsızlık vakıaları toplumda ciddi bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir.

 

Hırsızlık vakıaların önlenmesi, ortaya çıktıktan sonra bireylerin ıslah edilmesi noktasında cezai ve hukuki birçok düzenleme mevcuttur. Ancak kanunen uygulancak yaptırımlar; çoğu zaman açıklamaya muhtaç olup, toplumda tartışmalara neden olmaktadır. Konutların güvenliği açısından meşru müdafaa sınırları yakın geçmişte sıkça tartışıldığından, hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Peki ya bireylerin konakladıkları; otel, tatil köyü, pansiyon, motel gibi yerlerde meydana gelen hırsızlık vakıalarda durum ne şekildedir? Tesis işletmecilerinin sorumluluğu doğacak mıdır? Bu hususu aydınlatmaya çalışalım.

 

Konaklama hizmeti alan her bireyin başına gelebilecek bu talihsizlik şüphesiz hukuk düzeninde karşılığını bulmaktadır. Her ne kadar cezai işlemler sürdürülse de çoğu zaman maddi anlamda kişiler mağdur olabilmektedir. Eşyaları zarar gören, çalınan müşteriler bu noktada ne yapacağını bilememektedirler.

 

Kanun Koyucu 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 576 ve 577. Maddelerinde bu konuya ilişkin düzenlemelerde bulunmuştur. Mevcut kanun maddeleri ile kanun koyucu tesis işletmelerine ağır bir sorumluluk yüklemiştir. Bu doğrultuda işletmelerin, konaklayan kişilerin beraberinde getirdikleri eşyaların zarara uğraması veya çalınmasından doğrudan sorumlulukları bulunmaktadır. İşletenler sorumluluktan ancak müşterinin ağır kusuru olması, mücbir sebeplerin varlığı veya eşyanın niteliğinden ötürü zararın meydana geldiğini ispat ederek kurtulabilecektir. İspatı çok zor olan bu kavramlar karşısında başına bu tip bir durum gelen müşteri, hiç şüphesiz işletenden talepte bulunarak zararının tazmininin sağlanmasını, aksi halde dava yoluyla zararının karşılanmasını talep edeceğini işletene ihtar etmelidir.

 

Kusur halinde işleten; zarar gören, çalınan eşyanın bedeli oranında sorumlu olacaktır. Hatta işletenler kusursuz olduklarını ispatladıklarında dahi, zarara uğrayan müşterilere karşı günlük konaklama ücretinin üç katına kadar bedelden sorumlu olacaklardır. Ancak işletenlerin kusursuzluğun ispatı bu noktada kanunen çok kolay değildir.  Bir işletmenin sırf; “Ben girişe güvenlik kamerası koydum, sorumlu değilim.” Şeklinde savunma yaparak sorumluluktan kurtulması mümkün gözükmemektedir.

 

Diğer yandan kıymetli eşyaların durumu farklılık arz etmektedir. Niteliği itibariyle müşterilerin yanlarında; kıymetli ziynet eşyaları, değerli taşları, önemli miktarda paraları, kıymetli evraklarının bulunması farklı bir durum ortaya çıkarmaktadır. Hakkaniyet açısından; normalden farklı olan ve özel saklama koşullarının uygulanması gereken kıymetli eşyalara, özel bir önlem alınmalıdır. Bu noktada kanunda belirtildiği üzere; konaklayanlar tarafından işletene yanlarında kıymetli eşyalarının bulunduğu yönünde bilgi vermek tercih edilebilecek bir yoldur. Nitekim konaklayanlar tarafından işletenlere değerli eşyalarının saklanması için talepte bulunulduğu takdirde, konaklayanlar kıymetli eşyaları işleten tarafından sigorta edilmişçesine bir koruma sağlayabileceklerdir. Konaklayanlar tarafından işletenlerden böyle bir talepte bulunduğunun ispatı halinde (konaklamalarına başlamadan önce yazılı şekilde işletenden kıymetli eşyalarını saymak suretiyle muhafaza talep edildiğini içeren dilekçe,mail v.b.) işletenlerin değerli eşyaları muhafaza altına alıp almamasının önemi yoktur. İşletenler kıymetli eşyaları muhafaza altına almaktan kaçınsalar dahi eşyaların tam değerinden sorumludurlar.

 

Konaklayanlar tarafından kıymetli eşyalarla ilgili bilgi verilmediği takdirde işleten kusursuzluğunu ispat ettiği takdirde yukarıda belirtildiği üzere ancak konaklama bedelinin üç katına kadar sorumlu olacaktır. Dikkat edileceği üzere; konaklayanlar tarafından değerli eşyanın beyan edilmesinden sonra işletmenin almaktan kaçınması zarardan dolayı sorumluluğunu etkilememektedir. Bu tip eşyaların konaklayanlar tarafından bildirilmesi ile işletmelere ait özel güvenlikli kasalarda muhafaza edilmesi şüphesiz herkes için en iyi çözüm olarak gözükmektedir.

 

Müşterilerin eşyaları üzerinde ki durum böyleyken, konakladıkları tesisle aralarındaki sözleşme ilişkisinin varlığı tartışmalı hale gelecektir. Nitekim 6502 Sayılı Tüketicinin Korunmasına Hakkında Kanun uyarınca hırsızlık vb. durumlarda konaklayan müşteri, hiç şüphesiz konaklama sözleşmesi üzerinde haklı nedenle fesih hakkını kullanabilecek, bedel iadesi, diğer seçimlik haklar ve hatta manevi tazminata varabilecek taleplerini işletmelere karşı yöneltebilecektir.

 

Otel, tatil köyü, motel, pansiyon gibi yerlerde konaklayan birçok insanın başına gelebilecek bu tip durumlarda bilinenin aksine kanunen işletenlerin kanunen ciddi sorumluluğu doğmaktadır. Bu nedenle de; işletmeler güvenlik tedbirlerine önem vermelidirler. Aksi halde müşterilerinin haklı maddi ve manevi taleplerini karşılamak durumunda kalabileceklerdir. E tabi “Hırsızın hiç mi suçu yok misali?” cezai tahkikatların da süratle sonlanması vicdanları rahatlatacak asıl noktayı koyacaktır.

separator

No comments so far!

Comments are closed

separator